Açlığın fiziksel ve duygusal olarak 2 nedeni bulunmaktadır.
Fiziksel açlıkta aşamalı olarak kendini belli eden ve karnı doyurmak için
gerçekleştirilen yeme eylemi söz konusuyken duygusal açlık aniden gelişir ve
fiziksel bir açlık durumu olmadığı halde sadece kişinin kendini daha iyi
hissetmek için yemek yemesi durumudur.
Duygusal yeme her kişide az ya da çok bulunur ancak bazı
kişilerde bu durum bir hastalık tablosu halini alabilir. Bu duruma duygusal
yeme sendromu denir. Yemek yemeyi
psikolojik bir rahatlama aracı olarak gören bu kişilerde kilo alımı kolay ve
diyetle kilo verme oldukça güçtür. Tıkınırcasına ve hızlı yeme, yedikten sonra
suçluluk ve utanç hissetme bu kişilerde görülen durumlardır.
İnsanlarda açlık-tokluk kontrol merkezi beyindeki hipotalamus
bölgesidir. Hipotalamus vücuttan gelen hormonal sinyalleri alarak beyindeki
diğer merkezlere iletir ve beslenmeyi düzenler.
Son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalar beyin kimyasındaki
değişimlerin ruh hali üzerindeki etkilerini ortaya koymaktadır. Bazı hormonların
ruh halini düzenlediği gibi beslenmeyi arttrıcı ya da azaltıcı etkileri olduğu
da bilinmektedir. Örneğin serotonin, dopamin ve norepinefrin gibi hormonların
ruh halimizi düzenlemenin yanı sıra duygusal yemeyi de düzenlediği belirlenmiştir.
Bu nörotransmitterlerin (kimyasal aracılar) beyindeki düzeyleri düştüğünde
depresyon ve buna bağlı yeme durumu ortaya çıkmaktadır.
Aşağıda eldeki bilgiler ışığında hormonların -
nörotransmitterlerin etkileri ve beslenme ile ilişkilerini bulunmaktadır. Gelecekte
yapılacak çalışmalar ile bu ilişkilerin daha net bir şekilde ortaya konması
beklenmektedir.
Serotonin:
Vücudun genel olarak düzenlenmesine yardımcı olur. Ruh halini iyileştirir, ağrı
toleransını arttırır, uykuyu arttırır, vücut ısısını normalleştirir,
saldırganlığı ve doymak bilmeyen iştahı azaltır. Serotonin üretimi için
trpitofanla birlikte B6, B12 ve folik asit vitaminleri gereklidir. Yumurta, et,
yoğurt, süt, peynir, muz, yağlı tohumlar, çekirdekler ve yulaf serotonin
üretimini arttırır. Beyindeki serotonin konsantrasyonu Karbonhidratlardan
zengin diyette artar, proteinden zengin diyette düşer, Omega 3 tüketimiyle
artar. Alkol tüketimi ise serotonin düzeylerini aşağı çeker.
Dopamin: Dopamin
ruh halini iyileştirir, toleransı, biliş ve problem çözme yeteneğini arttırır.
Fenilalanin ile birlikte B12 ve folik asit dopamin üretiminde rol oynamaktadır.
Badem, et, yumurta, tahıllar, pancar ve soya fasulyesi dopamin için tüketilmesi
önerilen besin kaynaklarıdır. Proteinden zengin diyet beyindeki dopamin
konsantrasyonunu arttırır.
Norepinefrin: Konsantrasyon
bozukluğu, ilgi azalması ve motivasyon
eksikliği belirtilerini hafifletir. Tirozin aminoasidi üretimini teşvik eder.
Et, süt, balık ve bakliyatlar tirosinden zengindir. Norepinefrinin beyindeki
konsantrasyonu yüksek proteinli diyetle artmaktadır. Doğum kontrol hapları tirozin ve dolayısıyla
norepinefrin düzeylerini düşürmekte ve depresyona neden olabilmektedir.
Asetilkolin:
Problem çözme ve odaklanma yeteneğini arttırır ve hafızayı güçlendirir.
Kontrolsüz akıl dışı davranış (mani) riskini azaltır. Asetilkolin üretimi için
kolin içeren besinler tüketilmelidir. Karaciğer, yumurta ve buğday rüşeymi en
iyi kolin kaynaklarıdır.
GABA: Gama amino
büritik asit (GABA) sakinleşmeye yardımcı olur. Eksikliğinde korku, güvensizlik
duygularında artış ve kaygı bozuklukları görülür. Kas üretiminde de görev
alarak metabolimanın hızlandırılmasına yardımcı olur. Beyinde GABA üretimi için
glutamine ihtiyaç duyulur. Et, tavuk, balık, süt ürünleri ve bakliyatlar iyi
glutamin kaynaklarıdır.
Klinik psikoloji öğrencisiyim, olayın her iki boyutunu da çok gzüel açıklamışsınız. Teşekkürler
YanıtlaSil