GLİSEMİK İNDEKS VE GLİSEMİK YÜK NEDİR?

Besinler makro ve mikro besin ögelerinden oluşurlar. Karbonhidratlar, proteinler ve yağlar makro, vitamin ve mineraller ise mikro besin ögeleridir.  Makrolar besin olan karbonhidratlar, yağlar ve proteinler beslenmenin ana unsurları olup enerji veren ögelerdi. Mikro besinler olan vitaminler ve mineraller enerji vermez ancak metabolik fonksiyonlarda görev alırlar.

Yağ, karbonhidrat ve protein içeren besinlerin tüketimlerindeki porsiyon kontrolü ayarlanamaz ise, yani günlük harcadığınız enerjiden fazlasını alırsanız obezite, diyabet ve kalp hastalıkları gibi pek çok sağlık sorununu yaşamanıza neden olabilirler. Bu yüzden harcadığımızdan  fazlasını tüketmemeye dikkat etmeliyiz. Diğer yandan tüketilen miktar kadar tüketilen yağ, karbonhidrat ve proteinin niteliği de çok önemlidir.

Peki hangi yağ, karbnhidrat ve protein sağlığımız için faydalıdır? Hangilerinden uzak durmalı ya da tüketimlerinde dikkatli olunmalıdır? soruları akıllara gelecektir. Bu yazımda bu soruların hepsine yanıt vererek uzun ve dolayısıyla okurken bir süre sonra sizleri sıkacak bir yazı yazmak istemiyorum. Zaten bu yazıdaki esas hedefim ‘hangi karbonhidrat’ meselesini ele almak.

Her üç makro besin ögesi de enerji kaynağı olmasına rağmen vücut ilk enerji kaynağı olarak karbonhidratları kullanır. Karbonhidratlar tüketildikten sonra vücutta parçalanarak glikoza( kan şekerine) dönüşür ve vücutta kullanılır.

Glikozun emilimi ile beraber kan şekeri yükselir. Bu durum pankreasın insülin hormonu salgılamasına neden olur. İnsülin, kandaki şeker miktarını düzenler. Fazla olan glikoz ise daha sonra kullanılmak üzere glikojene dönüştürülür ,gerekenden daha fazla alındıysa vücut kalan ve yakılamayan glikozu yağ olarak depo eder. Glikojen depolarımız da dolduysa artan glikoz yağ olarak depolanır.  Kan şekerinin çok hızlı yükselmesine neden olacak şekilde beslenmek aşırı insülin salgılanmasına, pankreasın yorulmasına ve bir süre sonra da insülin direncine neden olabilir.  İnsülin direnci ise obezite, diyabet ve kalp hastalıklarına davetiye çıkarmak anlamına gelecektir. Bu durum da metabolik sendroma ilerleyen dönemlerde sebep olacaktır.

Karbonhidratlar genel olarak basit ve kompleks olarak iki sınıfta değerlendirilirler.  Basit karbonhidratlar hızla emilerek kan şekerini yükselttikleri için daha yavaş emilen ve  kan şekerinde ani yükselişe sebep olmayan kompleks karbonhidratarın tüketiminin daha sağlıklı olduğunu söyleyebiliriz. Beyaz şeker, beyaz pirinç ve beyaz ekmek gibi rafine besinler kan şekerini hızlı yükseltirken, tam tahıllar, baklagiller ve yeşil sebzeler gibi lif oranı yüksek  kompleks karbonhidratlar, kan şekerinin dengeli kalmasını sağlarlar ve daha uzun süre tokluk hissi verirler. Mısır ve patates gibi besinler kompleks karbonhidratlar sınıfında olsalar da içlerindeki nişasta oranı çok fazla olduğu için kan şekerini hızlı arttırma özelliğine sahip besinlerdir.  Karbonhidratlı besinleri tüketirken kompleks olanı basit karbonhidrata göre tercih etmek temel prensip olsa da Toronto Üniversitesi’nden Dr. Jenkins tarafından 1981 yılında tanımlanan Glisemik İndeks kavramı konuyu daha ileri bir boyuta taşımıştır.

Glisemik indeks(GI), karbonhidrat içeren bir besindeki 50 gram karbonhidratın kan şekerini(glikoz) yükseltme ölçütüdür. Buna göre tüm karbonhidrat içeren besinler 1 ile 100 arasında bir skalada yer alırlar. Referans besin olarak kabul edilen glikozun GI’i 100 olarak kabul edilir . Örneğin referans besin olan glikozun GI’si 100 dediğimizde 50 gram elma karbonhidratının GI’si 39’dur.

Hızlı bir şekilde emilen ve kan şekerine dönüşen karbonhidratlar yüksek GI değerine sahipken, kan şekerinin daha kontrollü kalmasına neden olan karbonhidratlar daha düşük GI değerine sahiptirler. Karbonhidrat içermeyen ya da içeriğinde çok az miktarda karbonhidrat olan örneğin yumurta, peynir gibi protein kaynaklı besinlerin kan şekerine doğrudan bir etkisi olmadığı için glisemik indeks tablolarında yer almazlar ve GI değerleri 0’dır. Glisemik indeks değeri 70 ve daha yukarı olanlar yüksek, 56-69 arasında olanlar orta ve 55’nin altında olanlar düşük GI’li besinler olarak kabul edilirler. Düşük GI olan besinler daha uzun süre tok tutar ve genel olarak sağlığımız için daha iyidir diyebiliriz ama bu her durumda doğru olmayabilir.

Örneğin GI’i 0 olan peynir için çok sağlıklı bir yiyecek diyemeyeceğimiz gibi GI’i yüksek olan muz için de sağlıksız dememiz mümkün değil. Çünkü GI, besinin sadece kan şekerine etkisini gösterir. Oysa ki besinler sağlığımız için faydalı olan vitaminler, mineraller ve yağ gibi diğer besin ögeleri de içerirler.

Glisemik Indeksin besinin 50 gram karbonhidrat içeriği dikkate alınarak hesaplanan bir ölçüm sonucu elde edildiğinden yukarıda bahsetmiştim. Ancak besinlerden 50 gram karbonhidrat almak için o besinden tüketmemiz gereken miktarlar çok farklı olabilir. Örneğin yaklaşık 750 gram karpuz tüketerek 50 gram karbonhidrat alırken, sadece 250 gram patates tüketimiyle de 50 gram karbohidrat alırız.

Glisemik indeks kavramıyla oluşturulan tablolardaki önemli bir eksiklik, 1997 ‘de Harvard Üniversitesi araştırmacıların Glisemik Yük(GY) kavramını geliştirmesiyle son buldu. Glisemik yük hesaplamasında  besinlerin glisemik indeksi, besinlerin 100 gramındaki karbonhidrat miktarına bölünerek hesaplandı ve karpuz örneğinde olduğu gibi glisemik indeksi yüksek olan bazı besinlerin glisemik yükü oldukça düşük bulundu. 10 ve daha düşük değere sahip besinler glisemik yükü düşük, 20 ve üzeri olan besinler ise yüksek kabul edilirler.

Genel olarak lif içeriği yüksek ve doğal formdaki besinlerin glisemik indeksinin ve yükünün daha düşük olduğunu söyleyebiliriz.  Örneğin meyvenin kendisi meyvenin suyuna göre daha düşük  GI ve GY değerine sahiptir çünkü meyvenin içindeki posa onun sindirimini yavaşlatma özelliğine sahiptir. Besinlerin olgunluğu ve pişirme şekli de onun glisemik yanıtına etki eder. Meyvelerde daha ham olanların glisemik indeksi ve yükü daha düşüktür.  Besinlerin katı formu, püre haline gelmiş formuna göre daha düşük GI ve GY değerine sahiptir. Öğünlerinizde tükettiğiniz karbonhidratlı besinlerin yanında proteince zengin olan besinler tüketerek öğününüzün GI ve GY’sini düşürmeniz  sağlığınız için en doğru sonucu almanızı sağlayacaktır. Örneğin muzu tek başına tüketmek yerine süt ile, meyveleri yoğurt ile ya da patatesin yanında et tüketmek gibi…

Bazı besinlerin glisemik indeksi ve yükü:

GI
Miktar(gr.)
GY
Mısır gevreği
93
30
23
Yulaf ezmesi
55
250
13
Cornflakes
93
30
23
Müsli
66
30
16
Kuskus
65
150
9
Quinoa
53
150
13
Beyaz pirinç
89
150
43
Esmer pirinç
50
150
16
Basmati pirinci
67
150
28
Bulgur
48
150
12
Elma
39
120
6
Muz
62
120
16
Portakal
40
120
4
Şeftali
42
120
5
Karpuz
72
120
4
Kuru üzüm
64
60
28
Kola
63
250 ml
16
Fanta
68
250 ml
23
Portakal suyu(tatlandırıcısız)
50
250 ml
12
Elma suyu(tatlandırıcısız)
44
250 ml
30
Domates suyu
38
250ml
4
Nohut
10
150
3
Kuru fasulye
40
150
6
Mercimek
29
150
5
Börülce
29
150
7
Bezelye
51
80
4
Tatlı patates
70
150
22
Havuç
35
80
2
Bal
61
25
12
Beyaz ekmek
71
30
10
%100 tam tahıllı ekmek
51
30
7
Tortilla(buğday)
30
50
8
Tortilla(mısır)
52
50
12
Makarna(az pişmiş)
47
180
23
Spagetti(az pişmiş)
46
180
22
Spagetti(20dk pişmiş)
58
180
26
Tam tahıllı Spagetti
42
180
17
Humus(nohuttan)
6
130
0
Super supreme pizza(pizza hut)
36
100
9
Dondurma
57
50
6
Tam yağlı süt
41
250 ml
5
Yağsız süt
32
250ml
4
Az yağlı meyveli yoğurt
33
200
11

2 yorum:

  1. Merhaba Ayşegül Hanım,
    Beslenirken glisemik indeksi mi glisemik yükü mü göz önünde bulundurmalıyız?

    YanıtlaSil
  2. evet hangisi önemli?

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...